Müslümanların kutsal ibadet mekanıdır. Arapçadan gelen bir sözcüktür. Cem Toplanma, bir araya gelme kökünden gelen cami toplayan, bir araya getiren yer, toplanma yeri demektir. Her kıtada ve ülkede değişik göz alıcı mimari tarzlar ve süslemelerle yapılır. Mescit mescid sözcüğü ise yine Arapçadaki secdeden türeyip secdeye varılan yer, ibadet yeri demektir
ispanyada yaşayan islam Uygarlığı Endülüslerden miras kalan ve cami, demek olan mezquita sözüğünün mescidden geldiği çok açık olup, ingilizcede de bundan dolayı camiye mosque denmektedir. zaman içinde bu dini mimarilerde küçüklere mescit, büyüklere cami denilmiştir. Büyük camilere selatin camileri denir. Üstü açık yerlere namazgah denilmiştir
Cami Özelikleri II. Hasan camii Fas Mimar Sinanın başyapıtı Edirnedeki Selimiye camii, Kuranı Kerimde camilerin imarı ve onarımı üzerine olan Tevbe suresinin 18. ayeti ve Muhammedin cemaatle namazı ve hayratı öven hadislerini temel alan islam dini mimarisi ilk mabet Kabe ile ve ilk mescit olan Kuba Mescidi ile başlamış, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa ile devam ederek bütün üç kıtaya yayılmış ve günü müze kadar gelmiştir.
Emeviler döneminde Şam Ümeyye Camii, Kayravan Camii abbasiler döneminde Samerra Camii Tolunoğulları döneminde Tolunoğlu Camii Fatımiler döneminde El-Ezher Camii Endülüste Kurtuba Camii Selçuklular zamanında Ulu camiler Osmanlılarda selatin camileri dikkat çeken yapılardır. Büyük camiler, etrafında medrese, mektep, aşhane, hastane gibi yapılarla birer imaret külliyedir.
Çok sayıda küçük kubbe içeren Osmanlı camilerinin merkezcil yerleşim düzeni ve piramit biçimli kütlesi, en azından form olarak, bir Uygur resminde tasvir edilen gök tapınağından yola çıkılarak oluşturulmuş ve 8.-10. yüzyıllarda Kökşibaganda cami mimarisine uygulanmış gibi görünmektedir. Aya Sofya örneğinin önemli teknik özellikler ortaya koyduğuna hiç şüphe yoktur
Ancak çok kubbeli Osmanlı camilerinde estetik özellik olarak, her biri yüksek bir ayak üzerinde duran dört kubbeli Bizans kilisesinin çoğul görüntüsüne değil, Kökşibaganda erişilen ahenge öykünme vardır. Gerçekten de merkezcil haçvari eksenli plan, Osmanlı dervişlerinin felekleri, belki de vahdet-i vücud anlayışla evrensel ahengin grafik simgesi haline gelmiş ve derviş taçlarının üst kısmında resmedilmiştir. Esin, sy.114
8. yüz yılda, islamın zaferinin ardından bu Türk meliki kentini buhar a terk etti, kent sakinleri islam dinine geçti ve bir mescit inşa ettiler. 8. ya da 11. yüzyıla tarihlendirilen bu mescit, hem Uygur kozmogrofik resim sanatına hem de piramit biçiminde düzenlenmiş dokuz kubbeli Oğuz hükümdar ikametgâhına benzemesi nedeniyle, inşasında daha eski gök tapınaklarından esinlenilmiş olabilir
Ne var ki, Müslümanlıkta cemaatle birlikte yapılan ibadette geniş bir alana ihtiyaç duyulması yüzünden hücreler arasındaki duvarlar kaldırıldı ve sütunlar kubbelerin ağırlığını taşıyacak biçimde yapıldı. Böylece piramit düzenindeki çok kubbeli Türk kapalı mescitlerinin ilk örneği geliştirilmiş gibi görünüyor. Esin, 122 Selçuklularda sahın kargir ayaklar ve sütunlarla, çok kubbeli örtülüydü. Osmanlılarda ise dört kalın fil ayağına oturan ana kubbeli camiye, geçilmiştir. Türkler bir yeri fethettikten sonra önce toplumun bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bütüncül binalar yaparlardı. imaret kültürü denilen bu olgu, islam kültürünün temelidir.
Cami mühendisliği Sultanahmet Camii, istanbul Larabanga Camii, dünyanın en eski camilerindendir camilerde kullanılan ana malzeme taş, tuğla, demir, ağaç, toprak, mozaik, kiremit, so maki, kum, kireç, alçı, horasan, kereste, çivi, pirinç, bakır, kurşun, çinko, mermer, cam, çini, altın, gümüştür. Topraktan yapılana kerpiç, taş- tuğla olana kargir, ağaçtan olana ahşap, yarı ahşap yarı kargir olana nimkargir denir. Kargir yapılarda yontma, kesme küfeki taşı kullanılmıştır
yapı ustalarının her biri ayrı bölümlerde çalışır Rençber, lağımcı, hamamcı, doğramacı, sıvacı, camcı, tüfenkçi, çilingir, hamal, katip, haseki, harbeci, mutemed, kapıcı, yeniçeri katibi, duvarcı, kemerci, kubbeci, minareci, neccar, dülger, çinici, nakkaş, oymacı, sütuncu, senktraş. Osmanlıda ilk dönem camilerde tuğla kullanılmış, fetihten sonra kesmetaş yaygınlaşmış, tuğlalar kubbe, kemer ve hatıllarda yer almıştır.
Bir cami inşaatı büyük bir camide şu seyri izlerdi Mimarlar, caminin planını çizer, ölçüleri çıkarır ve çamur veya tahta bir maketini çıkarıp padişaha sunardı. Arseven, 1955 747vd.
Bu plana göre cami şu kısımlardan meydana geliyordu Dış avlu harim, duvarlar, iç avlu harem, döşemeler, sahın cami iç meydanı, kürsü, mihrap, minber, mah filler, mükebbire, son cemaat yeri, kubbeler, kemerler, kasnak, minare, şadırvan, muvakkithane, imam ve müezzin odaları, musalla taşı, hela, kapılar ve pencereler, sütunlar, sofalar, ışıklandırma, şamdanlar, avizeler, kandiller, dolap ve çekmeceler, ayakkabılıklar, halılar, hat levhaları, saatler, bahçe ve ağaçlandırma, türbe, hazire.
Binanın nerede yapılacağı, zemin ve çevreyle uyumuna dikkat edilirdi. anıt eserlerin şehre yerleştirilmesi bir plana göreydi. Cephe, yer, simetriklik, vezin ve ritim hesaplanırdı. Cami avlularına yine en uyumlu şekilde ve mükemmel bir ahenkle ağaç dikilmesi ve çevrenin yeşillendirilmesi önemliydi. Yapı külliye ise, bütün cami, medrese, aşevi, mektep, çarşı planları çıkarılırdı. Mimarlar, ısı, ses ve ışık düzenini, havadarlık ve iç süslemeleri ayrıntılarıyla çıkarırdı. Temel atmaya çok önem verilir, uğurlu bir günde, eşref saatinde hafriyata başlanır ve temel atılırdı. devlet yöneticileri hazır bulunur, temele altın atılırdı
Dualarla temel atılırken, mimara, bina eminine, bina kalfasına hilat giydirilir, kurbanlar kesilirdi. Temel çukuru açılıp, kazıklar çakılır, aralara kemer örülür, aralarda su biriktirilir ve köprülük od taşı döşenir. işçiler paydosla evlerine gider, nöbetçiler kalır. inşaatta hiç kimse zulümle çalıştırılmaz, herkese hakkı verilir. Yalnız, malzemeden çalanlar şiddetle cezalandırılır. Çiniler iznik ve Kütahyadan, keresteler Karadenizden, mermer Marmara adasından, kesme taşlar Bakırköyden, çivi izmitten gelir. Bütün malzemeler yerlidir.
Taş taşımada, sütun kaldırma ve indirmede sırık hamalları kullanılır. Zemin sathının 4 arşın altından satha kadar köprülük od taşı döşendikten sonra, duvarların inşasına geçilir. Genellikle zeminle kubbe arası büyük camide, en az 50 ziradır. Kubbe, kemer, duvar bağlamalarında demir civatalar kullanılır. Sütunlar mermer olup dışardan getirilir. Duvar taşları, demir kenetlerle birbirine bağlıdır. Kenetler beş kileden birbuçuk okkaya kadar ağırlıktadır. taşların arasına kalın demir çiviler, yani zıvana denilen çubuklar sokulur, kurşun dökülür. Sütun başlıklarının altında kurşun levha zıvanalarla raptedilir.
Binanın her yanı içten ve dıştan kereste iskelelerle kuşatılır. Cümle kapıları önündeki döşemeye aşınmayı önlemek için porfir taşı konulur. Direk, kemer, kazık, çerçeve işlerinde çıralı çam kapı ve kanatlarda ceviz, şimşir, meşe, elma kerestesi kullanılır. Tuğlalar Fatih devrinde 4,5×28×28 ölçülerindeydi. Hatıl tuğlaları ise 3 cmdir. Kiremitlerin boyu 18 parmak, ağırlığı 460 dirhemdir. Kum, kireç ve horasandan yapılan harç zenbille taşınır. Çinilerde alçı harcı, sıvalarda kıtıklı keten elyafı harç kullanılır. neme müsait duvarlarda koyun yünü, yumurta akı katılır. Örümceklerin ağ kurmaması için devekuşu yumurtası harca katılır.
inşaatta kullanılan ölçüler Baş parmak ucundan boğuma kadar olan ölçüye boğum başparmağın yanlamasına kalınlığına parmak denirdi. 1 arşın 60 parmaktı. I. Ahmet zamanında 1 zira 24 parmak oldu, boğuma parmak denildi. 1 parmak 10 iplikti. Amme ziraı 100 eski parmak ve bu da 32 kerah idi
|
|
 |
|